Hayatını Sen Şekillendiriyorsun

Hayatını Sen Şekillendiriyorsun
Hayatta benzer şeyleri yaşayan insanların farklı karakter oluşumunu gözlemleyebiliyoruz, bunu en çok aynı ailede büyüyen kardeşlerden fark edebiliriz. Bu farkı yaşatan şey; bireyin yaşanan durumu algılama şeklidir.
Hayatımızda yaşadığımız pek çok olay, düşündüğümüzden çok daha fazla gücü ve kontrolü bizim elimizde barındırıyor. Verdiğimiz kararlar, yaptığımız tercihler ve gösterdiğimiz tepkiler yalnızca o anı değil, o günü, hatta sonrasını da etkiliyor. Peki, bu gücü nasıl yönetebiliriz? Gelin, biraz daha yakından bakalım.
Psikolojide buna “90/10 Kuralı” denir. Bu kural, hayatımızda karşılaştığımız olayların %10'unun dış faktörlerden kaynaklandığını, geri kalan %90'ının ise bizim kendi içsel kararlarımızla şekillendiğini söyler. Yani, yaşadığımız zorlukların çoğu bizim nasıl tepki verdiğimize ve olaylara nasıl yaklaştığımıza bağlıdır.
Daha iyi anlamak için bir örnek üzerinden ilerleyelim.
Bir sabah erkenden uyandınız. Havanın güneşli olduğunu görüp işe gitmek için hazırlığa başladınız. Bugün çok önemli bir iş görüşmeniz var ve her şeyin yolunda gitmesi gerekiyor. Ancak, evden çıkıp yola koyulduğunuzda, her zamanki gibi trafik sizi bekliyor. O an, yola çıkarken bilmediğiniz bir şey var; “Bugün çok yoğun bir gün geçireceksiniz ama bu yoğunluğun size nasıl yansıdığı sizin kontrolünüzde.”
Sağ şeritte ilerlerken önünüzdeki aracın hızı anlamadığınız bir nedenle yavaşlıyor. Birkaç saniye sonra, trafik sıkışmaya başlıyor. O an sizin kararınız devreye giriyor.
Biraz daha sabırlı olmayı mı tercih edeceksiniz, yoksa hızla kornaya basıp, etrafınızdaki herkese sinirli bir şekilde tepki mi göstereceksiniz? O an, verdiğiniz tepkinin ne kadar belirleyici olduğunu anlamalısınız.
Yavaşlayan araca daha dikkatli baktığınızda keyfi olarak yavaş sürdüğünü bir sıkıntısı olmadığını fark ettiniz ve bu durum bu sizin sinirinizi bir hayli artırdı. Kornaya basmaya başladınız ve sürücü arabadan inip size öfke göstermeye başladı. Siz de hemen arabanızdan inip, “Ne bağırıyorsun, geç kalıyorum!” diye bağırmaya devam ettiniz. Bu sırada polis sirenlerini duyarsınız ve aniden bir polis aracının size yaklaşmakta olduğunu fark edersiniz. Polis, tartışan tarafları sakinleştirmek için müdahale eder. Bu, birkaç dakikanızı kaybetmenize neden olur. Trafik daha da sıkışır ve sonunda çok zaman kaybettiğiniz için toplantıya çok geç kalırsınız.
Görüşme başladığında, patronunuz sizi azarlar. “Bu ne sorumsuzluk, bir daha böyle bir şey olmasın!” der. Sizin ruh haliniz daha da kötüye gider. Sinirli bir şekilde çalışmaya devam ederken, işler istediğiniz gibi gitmez. Toplantıdan sonra, ofisteki işlerinizi de yetiştiremezsiniz.
Sonra akşam olur, işte çıkıp evinize doğru yola koyulursunuz. Hala kafanızda, o sabah yaşadığınız sinirli olaylar dönmektedir. Eve vardığınızda, çocuklarınızla vakit geçirmek üzere onları görmek için içeri girdiğinizde, küçük bir kazayla karşılaşırsınız. Çocuğunuz elindeki suyu yanlışlıkla döker ve bardağınız kırılır. Hızla sinirlenir ve çocuğunuzun üzerine sesinizi yükseltirsiniz. "Neden dikkat etmedin? Hep böyle yapıyorsun!" diye bağırırsınız. Çocuğunuz korkar ve ağlamaya başlar. O an, farkında olmadan, sinirinizi çocuğunuzun üzerinde atmış olursunuz.
Bu olay, evdeki ortamı bir anda gerilimli hale getirir. Eşiniz de sizi sakinleştirmeye çalışırken öfkenizi ona da yansıtırsınız ve bu da eşinizle bir tartışmaya yol açar. O an, sinirli ve mutsuz bir şekilde uyumaya çekilirsiniz. Yattığınızda, günün sonunda ne kadar kötü bir gün geçirdiğinizi düşünürsünüz. Her şeyin kötü gittiğini, herkesin yanlış yaptığını ve çevrenizin sürekli olarak sizi zorladığını hissedersiniz.
Ancak, başa dönelim ve aynı günü farklı bir şekilde nasıl geçirebileceğimize bakalım. Fark ettiğiniz şey, aslında çoğu şeyin sizin kontrolünüzde olduğudur.
İlk olarak, sabah işe gitmeden önce trafiğin yoğun olacağını bilerek, bir kaç dakika daha erken çıkmayı tercih edebilirsiniz. Trafikte sıkışsanız bile, daha sabırlı olmayı ve kendi hızınızda gitmeyi seçebilirsiniz. Önünüzdeki araç geç kaldığı için siz de kornaya basıp, hızla bağırmak yerine derin bir nefes alıp, sakinleşmeyi seçersiniz ve iş yerinize haber gönderirsiniz. Bu seçimler, belki sizi bir miktar daha geciktirebilir veya yöneticiniz yine olumsuz tepki gösterebilir ama bu durumda ruh halinizin pozitif kalması, diğer her şeyin de daha olumlu olmasına olanak tanır.
Sonrasında, o sabahki trafik sıkışıklığını daha sabırıla karşılamış ve polis müdahalesini de yaşamamış olursunuz. Yavaşça ve sabırlı bir şekilde ilerlersiniz.
İş yerinizde, toplantıya haberli geciktiğiniz için daha az gerginlik yaşanır. Toplantınız verimli geçer ve işler yolunda gider. Akşam eve geldiğinizde, çocuğunuz bardağı düşürdüğünde sinirlenmek yerine, ona sakin bir şekilde ne yapması gerektiğini anlatırsınız. Çocuğunuz ağlamaz, aksine bu olay size daha yakın olmanıza ve onu doğru şekilde eğitmenize yardımcı olur.
Sonuç olarak, eve geldiğinizde, eşinizle birlikte keyifli bir akşam yemeği yiyebilir ve çocuklarınızla gülüp eğlenebilirsiniz. Ve en önemlisi, günün sonunda uykuya geçtiğinizde kendinizi huzurlu hissedersiniz.
Günümüzü büyük oranda şekillendiren çevremizdeki olaylar değil, bizim onlara verdiğimiz tepkilerdir. Ne kadar kontrollü bir yaklaşım sergilersek, o kadar huzurlu ve sağlıklı bir hayat süreriz. Bizim gücümüz, nasıl tepki verdiğimizde ve olaylara nasıl yaklaşacağımızı seçmemizde gizlidir. Unutmayın, Siz, kendi hayatınızın liderisiniz.
Sevgi, huzur ve mutlu anlarla dolu bir yaşam dilerim.
Psikolog Aslı AYDINCI